Ana sayfa  Annelik  Elsanatları  Haberler  Magazin Dünya  Magazin Türkiye     

Moda  Ressamlar  Seramik  Tiyatro Sinema  Yazılar  Yemekler 

 

Rembrandt Harmenszoon Van Rijn (1696-1669)

Rembrandt: Işık ve Gölgenin Ustası -  İdil Ergün

 

REMBRANDT RESİMLERİ       Rembrandt English

"Rembrandt'ın otoportrelerinden tanıdığımız o keskin ve sabit gözler, insan kalbinin derinliklerini görüyor olmalılar." Ernst H.Gombrich

Rembrandt Harmensz van Rijn, kuşkusuz Hollanda'nın hatta 17. yüzyıl Avrupa'sının en önemli ressamlarındandır. 'Işığın ressamı'olarak tanımlanan sanatçı, yaşamı boyunca düzenli olarak ürettiği otoportreleriyle ve kendine özgü sanatsal teknikleri ve ışığı ustaca kullanması ile tanınmıştır.

Resimlerinde ışık ve gölgenin çarpıcı kullanımıyla yarattığı zıtlıkların, bireysel ve bütünsel anlamda insan ruhunun ve doğanın tezatlarını da yansıttığını söyleyebiliriz.

***************************

Değirmenci olan babası, onun meslek sahibi biri olmasını arzu ediyordu, ancak Rembrandt Leiden Üniversitesi'nden resim yapmak üzere ayrıldı [1].

1620'lerde Jacob van Swanenburgh'la beraber sanat çalışmalarına girişti ve Leiden'da Jan Lieven'le ortak bir resim atölyesi kurdu.

 Daha sonra 1630'lu yıllarda, Leiden'dan ayrılarak Amsterdam'a yerleşti.

Burada altı ay boyunca Pieter Lastman'la çalıştı ve sanatında önemli bir gelişme gösterdi. Onun tarihsel konulu resimler yapmasında Lastman etkili oldu. [2]

Ünü artarak yayılan Rembrandt, birçok portre ve dini içerikli tablo siparişi aldı. O dönemde portre ressamlığı oldukça önemliydi.

Ticaretin gelişmesiyle ortaya çıkan burjuva sınıfı kendini topluma beğendirmek amacıyla ünlü ressamlara portre siparişleri veriyorlardı.

Ayrıca çeşitli dernekler, kuruluşlar ve topluluklar bir araya gelerek grup portreleri yaptırıyorlardı. [3] 1632 yılında Rembrandt, ilk grup portresi olan; "Dr. Nicolaes Tulp'un Anatomi Dersi"ni (Mauritshuis, Lahey) yaptı. [4] Bu tablo, Rembrandt'ın Amsterdam'daki ilk önemli siparişlerinden biriydi. Cerrahlar Loncası üyelerinin bir anatomi incelemesi için toplandığı bir konferansı tasvir eden resimde, Dr. Tulp yanındakilerle birlikte kadavrayı incelemektedir. Figürlerden birinin elindeki kağıtta orada bulunanların adı yazılıdır. Resim, bu açıdan tarihsel bir belge niteliğindeydi. [5] Bu tür grup portreleri, sanatçılara sağlam bir gelir kaynağı sağlayan, kilisenin ve krallığın sanat üzerinde bir yaptırımının olmadığı, Hollanda'ya has bir gelenekti. Rembrandt'ın tabloları, salt hatıra olmaktan çok daha öte bir nitelik taşıyordular. Figürleri ilginç bir düzenleme içinde sunarak, örneğin bu resimdeki piramidal şekilde olduğu gibi, doğal bir görünüm sağlamayı başarıyordu. [6]

Rembrandt, Hollanda'nın kültür, bilim, ticaret ve politik açıdan doruk noktası olarak kabul edilen 'Altın Çağı'nda yaşamıştır. İtalyan Rönesans sanatından etkilenen Rembrandt kompozisyonlarına, spiral yerleştirme ile Rubens'in, 'chiaroscuro' tekniğini (açık ve koyu arasında yaratılan yoğun tezat) ile Caravaggio'nun etkilerini ustaca kaynaştırmıştır. [7] Ayrıca ince ve özenli fırça darbeleri gibi geleneksel tekniklerden uzaklaşarak, kalın ve özgür fırça darbeleriyle, ancak uzaktan algılanabilen bir kompozisyon yaratmıştır. Bu teknik, bitmemiş bir resim etkisi veriyordu. Dolaysıyla form birebir resmedilmiş değil, 'ima' edilmiş oluyordu. [8]

 

Waldemar Konusczak, Rembrandt'daki cevheri şöyle tarif ediyor: " Yapıtları, kompleks katmanlardan oluşur. Resmi alttan üst yüzeye doğru özenle vernikleyerek, ışığın arka plana işlemesini ve alt katmanlardaki beyaz boyanın yansımasını sağlar. Zengin ten renklerindeki boya katmanlarıyla, boşlukta yer alan bir vücut izlenimi verir. O zamana dek, hiç bir ressam, yapıtını oluşturmak için kullandığı fiziksel araçlara böylesine bir ilgi ve keyifle bağlanıp, onu yaptığı imgeden bu denli bağımsız tutmamıştı." [9]

Rembrandt varlıklı bir hayat sürüyordu. 1634'de Saskia van Ulyenburgh ile evlendi ve birçok resminde onu model olarak kullandı. Bu yapıtların en ünlülerinden biri Saskia'yı "Çiçek Tanrıçası Flora" (1635) olarak resimlediği portredir. Bu dönemde, Rembrandt sıcak renklerden yararlanarak daha sakin bir tutum yansıtan işler üretti. Ancak ileriki yıllarda onu zor bir dönem bekliyordu. Doğan dört çocuğundan üçü ve 1942'de karısı öldü. [10] Saskia'nın ölümünden sonra uzun süre oğlu Titus'u model olarak kullandı. 1650'lerde ise ikinci karısı Hendrijke Stoffels'in portrelerini yaptı ve Saskia'nın portrelerindeki gösterişli görünümden uzak, onu samimi ve saf bir görüntüyle resimledi. [11]

"Gece Nöbeti" (1642), Rembrandt'ın en yaratıcı işlerinden biri olarak sayılır; ne yazık ki 1715 yılında Belediye Binası'na sığması için tüm kenarlarından kesilmiştir. Oluşan kir ve vernik katmanları sonucunda gece vaktinde geçtiği düşünülmüş, ancak restore edilmesiyle bunun yanlış bir izlenim olduğu ortaya çıkmıştır. Aslında gündüz vaktinde geçen ve Milis Kuvvetleri tarafından sipariş edilen bir grup portresidir. Yapıtı sıradışı yapan özellik, portrelerin birbiriyle kaynaştırılma tarzıdır. Kompozisyonda ki her kişi kendi yükümlü olduğu görevle tasvir edilmiştir. Rembrandt kullandığı ışık ve gölgeyle, kompleks bir mekanda, çeşitli poz ve yüz ifadeleriyle dinamik ve heyecan dolu bir atmosfer kurgulamayı başarmıştır. [12]

 Ancak resmi ısmarlayanlar tarafından beğenilmemiş ve yenisi istenilmesine karşın Rembrandt kabul etmemiş ve resim bir kenara bırakılmıştır. Herşeye rağmen ressam çeşitli siparişler almaya devam etmiş ve özellikle Prens Frederick Henry için dinsel konulu resimler yapmıştır. [13]

Bir çok sanatçıdan farklı olarak İtalya'ya gitmemiş olmasına rağmen, Rembrandt'ın klasik İtalyan sanatından etkilendiğini yapıtlarında açıkça görebiliriz; örneğin, manzara resimlerinde, belli bir yeri ve Hollanda'nın düz peysajını birebir resmetmek yerine hayalgücünü kullanarak antik harabeler ve tepeler de eklemiştir. [14]

Maddi açıdan rahat bir yaşamı olduğundan, Rembrandt antika eşya ve tablo koleksiyonculuğu yapmıştır. Koleksiyonundan bazı nesneleri resimlerinde kullandığı bilinmektedir. Özellikle metal zırhlarla yakından ilgilenmiş ve bu sayede yüzeylerindeki ışık parıltılarını ustaca resimlemiştir. Ancak 1640'lar ve 1650'lerde daha az sipariş almış ve harcamalarını kısıtlamayınca da iflas etmiştir. Herşeye rağmen, bu durum onun sanatsal üretimini etkilememiştir. Hayatının son döneminde, Rembrandt barok sanatının o dramatik tarzından ve yüzeysel detaylarından uzaklaşarak zamanının daha ötesinde bir ifadeye yönelmiştir. Artık alegorik ve mitolojik konularla ilgilenmemiştir. Bu olgunluk döneminde daha oturmuş bir anlatımla, izleyiciye dinginlik veren betimlemelere yer vermiştir. Bu farklı yaklaşımın sebebi sakin, gösterişten uzak, dinsel yaşamı amaçlayan Mennonit Kilisesi'ne girmesine bağlanabilir. İnsanın iç dünyasını yansıtan düşünce içindeki kişileri, örneğin "Homerus'n Büstü Önünde Aristoteles"de (1653) olduğu gibi, resimlemeye başlamıştır. [15]

Rembrandt yaklaşık olarak 600 yağlıboya, 300 gravür ve 1,400 desen üretti. [16] Bu yapıtlar içerisinde 60'dan fazla otoportre bulunmaktadır. Bu otoportreler, kendini betimlemekten öte, çeşitli yüz ifadeleri ve farklı sanatsal teknikleri keşfetme süreciydi. [17] Aynı zamanda, bir yaşamın değişen kişisel tutumlarını yansıtan bir kayıt aracıydı. Özellikle erken dönem otoportre çalışmaları nesnel bir tasvirleme olarak tanımlanamaz. Bu çalışmaları, İncil'den ve tarihten sahneler içeren yapıtlarında kullanmak üzere portre örnekleri olarak ve 'chiaroscuro' tekniğini geliştirmek için kullanmıştı. 17. yüzyıl Protestan Hollanda'sında kilisenin yaptırımı ve dini içerikli yapıtlara fazla talep olmamasına rağmen, işlerinin üçte biri İncil'den alıntı konular üzerine kuruluydu. Rembrandt, barok akımını devam ettirerek, ışık ve gölgeyi abartılı bir uygulama ile kullanmaya devam etti.

Rembrandt için desen ve gravür en az yağlıboya kadar önemliydi. Erken dönem desenlerinde, siyah ve kırmızı tebeşir kullandı. Daha sonra kağıt üzerine mürekkep, kalem ve fırça kullanarak bazı çalışmalar yaptı. Rembrandt, gravür çalışmalarıyla ünlendi ve bu alanda bir usta olarak kabul gördü. Çizgileriyle olağanüstü etkiler yarattı ve yine her zamanki gibi ışık ve gölgeyi vurguladı. [18] Örneğin "Fare Öldüren Adam"da (1632) güncel bir konuyu mizahi bir tavırla ve tekniğin çizgisel anlatımından yararlanarak anlattı. [19] En tanınmış yapıtlarından bazıları; Jan Six (1647), Üç Ağaç (1643) ve 100 Gulden Baskısı (1642-1645?)'dır.

1640 ve 1660 yılları arasında Rembrandt, daha çok desen ve gravüre yoğunlaşmıştır. Aside yedirme baskı tekniği ile birçok çalışması olmuştur. Örneğin "Üç Haç" adlı gravürü üzerinde yıllarca çalışmıştır. Her baskı denemesi sonrasında plaka üzerinde bazı değişiklikler yapmıştır. 1660 yılında bu gravüre en radikal müdaheleyi yapmıştır; resmi gereksiz detaylardan arındırmış, resmi koyultmuş ve gökten gelen gizemli bir ışık ile çarmıha gerilmiş İsa figürü üzerine odaklanmıştır. [20]

Son dönem yapıtlarında Rembrandt abartılı anlatım ve renkler kullanmayı bırakmış, kahverengi ve tonlarını kullanarak kendi iç dünyasını anlatacak konular seçmiştir. Yaşadığı sıkıntıların ve 1668'de oğlu Titus'un ölümünden sonra daha derin bir anlatım anlayışı kazanmıştır. Bunun sonucunda yaşamının son yıllarında, en dramatik resimlerinden biri sayılabilecek "Savurgan Oğul'un Dönüşü" (1668) ve 1669'da yaptığı, uzun yılların ve deneyimlerin sonucunda şekillenen benliğini yansıtan "Otoportre"si gibi çok önemli yapıtlar üretmiştir. [21]

Şüphesiz Rembrandt geleneksel teknik ve sunumlardan uzaklaşarak sanata sayısız yenilikler kazandırmıştır. Onun sanatında yatan giz ve özgünlük ise, yapıtlarına henüz 'bitmemiş' bir eser niteliği kazandırmasıdır; resmi tamamlamayı ve katmanlar arasında yatan gizemleri keşfetme işlemini gözlemciye bırakarak, onu sonsuz bir deneyim ve serüvene sürükler...


[1] http://www.ibiblio.org/wm/paint/auth/rembrandt/
[2] Tükel, Uşun: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı-Endüstristri Merkezi Yayınları, 1997, s.1543
[3] Tükel, Uşun: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı-Endüstristri Merkezi Yayınları, 1997, s.1543
[4] http://www.rembrandthuis.nl/cms_pages/index_main.html
[5] Tükel, Uşun: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı-Endüstristri Merkezi Yayınları, 1997, s.1544
[6] http://cgfa.sunsite.dk/rembrand/rembrandt_bio.htm
[7] Honour, Hugh and Felming, John : A World History of Art, London: Laurence King Publishing, 1995, s. 556
[8] http://www.artchive.com/artchive/R/rembrandt.html
[9] Konusczak, Waldemar: Techniques of the World's Great Painters, Book Sales, 1993
[10] http://www.ibiblio.org/wm/paint/auth/rembrandt/
[11] Tükel, Uşun: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı-Endüstristri Merkezi Yayınları, 1997, s.1544
[12] Honour, Hugh and Felming, John : A World History of Art, London: Laurence King Publishing, 1995, s. 557
[13] Tükel, Uşun: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı-Endüstristri Merkezi Yayınları, 1997, s.1544
[14] http://cgfa.sunsite.dk/rembrand/rembrandt_bio.htm
[15] Tükel, Uşun: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı-Endüstristri Merkezi Yayınları, 1997, s.1544
[16] http://www.ibiblio.org/wm/paint/auth/rembrandt/
[17] Bonafoux, Pascal : Rembrandt Substance and Shadow, London: Thames and Hudson, 1992, s.102
[18] http://cgfa.sunsite.dk/rembrand/rembrandt_bio.htm
[19] Tükel, Uşun: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı-Endüstristri Merkezi Yayınları, 1997, s.1544
[20] Honour, Hugh and Felming, John : A World History of Art, London: Laurence King Publishing, 1995, s. 559
[21] Tükel, Uşun: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı-Endüstristri Merkezi Yayınları, 1997, s.1545
 

REMBRANDT'IN RESİMLERİNDEN OLUŞAN ÖZEL SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Gizlilik Politikası